İş Güvenliğinin Tarihçesi Nedir? İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Dönemleri Nelerdir?

Bu kez Türkiye’miz de ve dünyada İş Güvenliği kavramının tarihçesinden  bahsetmek istiyorum…

İnsanoğlu, var olduğu günden beri yaşamını sürdürebilmek için çalışması ve üretmesi gereken bir varlıktır. Başlangıçta toplayıcılık ve avcılıkla varlığını sürdürmek için doğa şartları ve hayvanlarla mücadele eden insan ırkının günümüzdeki mücadelesi büyük ölçüde şekil değiştirmiş olsa da bu mücadele sürekli olarak devam etmektedir. Bu mücadelesinin sürekliliği için de en önemli unsur sağlıklı kalmasıdır.

Sonuçta, biz insanlar için teknolojinin çalışma hayatında yaratmış olduğu çeşitli dönüşümler ve toplumsal refahın gelişimi yönünde düzenlenen faaliyetler her geçen artış gösteriyor.

Tarihçesi boyunca insan yaşamının büyük bir dilimini kapsayan çalışma ortamına yönelik gerçekleşebilecek tehdit algıları belirlenmiş ve iş güvenliği açısından olumsuzlukların ortaya çıkabileceği tespit edilmiştir. Sanayi çağı ile birlikte makineleşme ve üretim sürecinin artış gösterdiği dönemlerden bu yana birbirinden farklı sektörlerde çeşitli nedenlerden ötürü çalışanların iş sağlığı ve güvenliği tehlike altına girmiştir. İş güvenliği tarihçesi ele alındığında, oluşan bu sorunların en etkili şekilde yönlendirilerek önlenmesi ve iş güvenliği tedbirlerinin alınması gerekli bulunmuştur.


 

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Dönemleri

Dünyada iş güvenliği ve işçi sağlığı kavramlarını ve içeriklerini 3 ana dönemde incelemek mümkündür:

Sanayi Devriminden Önceki İSG Yaklaşımları

Sanayi Devriminden Sonra İSG Yaklaşımları

Günümüzdeki İSG Yaklaşımları

• İnsanoğlunun tarihçesinde bilindiği kadarıyla, ilk uğraşlarını avcılık olarak tercih etmişlerdir. Çeşitli ilkel madencilik ve hayvancılık gibi işlerin devamında tarım ve yerleşik hayata geçilmesiyle çalışma hayatında çok büyük ilerlemeler kat edilmiştir. Bu durum; insanların eskiye oranla çok daha zorlayıcı ve yoğun çalışma koşullarının ortaya çıkmasını da desteklemiştir. Tarihin çeşitli evrelerinden bu yana insanların çalıştıkları iş ve koşullar, yaşadıkları sağlık sorunları üzerinde durulur bir raddeye gelmiştir.

• İnsanların işçi sağlığı ve iş güvenliği tarihçesi göz önüne alındığında, bu duruma ilk işaret eden kişi M. Ö. 2600’lü yıllarda yaşamış olan Mısır’da mühendis olarak çalışmanın yanı sıra hekimlik yapmış olan Imhotep olmuştur. Özellikle piramitlerin inşa edilişi aşamasında zaman zaman meydana gelen kazalarda birçok çalışan bel ağrısı sorunları ile karşılaştığı için tespitlerde bulunan Imhotep, Hipokrat’tan çok daha önce bu tespitleri gerçekleştirmiştir.

 

 


• M. Ö. 2000’li yıllarda tarihin bilinen ilk yasaları sayılan, Hammurabi kanunlarında bulunan iş sağlığı ve iş güvenliğinin tarihçesi anlamında temelleri sayılabilir. İşi yaptıran kişinin negatif sonuçlardan sorumlu kılınacağı hükümleri Babil döneminde hayata geçirilmiştir.

• Tarihe  baktığımızda  millattan  önce  yaşamış  olan  Aristoteles,  Heredotos,  Hippokrates, Nicander,  Plautus,  Büyük  Plinius  gibi  ünlü  düşünürlerin  söylemiş  olduğu  çeşitli  sözlere baktığımızda yine İSG konularına dair bazı hassasiyetlerin yaşanmış olduğunu görmekteyiz.

·         Koşucuların hastalıklarından söz etmiş; gladyatörler için diyet tanımlamıştır. (Aristoteles)

·         İlk kez işçilere yeterli besin verilmesinin üzerinde durmuştur. (Heredotos)

·         İlk  kez  kurşunun  zararlı  etkileri  üzerinde  durmuştur.  Felç  ve  görme bozuklukları ile kurşuna maruz kalma arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. (Hippokrates)

·         Kurşun  zehirlenmesi  ile  karın  ağrısı,  kabızlık  ve  yüz  solukluğu  arasındaki ilişkiyi kesinleitirmiştir. (Nicander)

·         Bazı  esnaf  ve  sanatkârların  çalışma  pozisyonlarından  ileri  gelen  vücut görünüm bozuklukları (malformasyonşlar) ile ilgili bilgi vermiştir. (Plautus)





 

·         Tehlikeli  tozlara  maruz  kalanların,  kendilerini  korumaları  için  maske kullanmaları önermiştir. (Büyük Plinius)İşçi Sağlığı kavramının babası olarak kabul edilen Bernardino Ramazzini yazdığı “de morbis artificum diatriba” adlı kitabı ile ortaya koyduğu “meslek hastalıkları” anlayışını da işçi sağlığı ve iş güvenliği tarihçesinin önemli bir sayfası olarak not etmekte fayda var.




İş Sağlığı ve Güvenliğinin Türkiye’deki Tarihçesi

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğinin tarihçesi esas olarak 1865 yılında kayıt altına alınmaya başlamıştır. Dilaver Paşa Nizamnamesi ve akabinde yayımlanan Maadin Nizamnamesi ile endüstri konusunda birbirinden farklı yönleriyle iş sağlığı ve güvenliği önem kazanmıştır.

 



• Ülkemizde iş güvenliği tarihçesi anlamında önemli mihenk taşlarından biri de 1865 yılında çıkartılmış olan Dilaver Paşa nizamnamesidir. Zonguldak ve Ereğli bölgesinde yer alan kömür havzası işçileri için çeşitli tatil planlamaları, sağlık konusu, çalışma saatleri ve barınma alanları gibi konuları ele almıştır. Bu nizamnameye göre;

Günlük çalışma süresi 10 saat olacaktır.
İşçilere çalışma sürelerinin dışında dinlenme süreleri de verilmelidir.
İşçilere yatacak yer sağlanmalıdır.
İşçi ücretlerinin öncelikli olarak ödenmesi ve işe girmek için hazır bekleyen işçilere çalıştırılmasalar dahi ücret ödenmelidir. 

 

 

• İş güvenliği tarihçesinde önemli bir basamak olan ve 1896 yıllarında çıkan Maadin nizamnamesi; ülkede yer alan bütün madenlerde görev yapan çalışanların iş güvenliğinin ve farklı hükümleri düzenleyen bir mevzuat olarak karşımıza çıkmaktadır. O devirde kömür madeni iş kolunda aktif olarak zorunlu çalışma ortadan kaldırılmıştır. Bu sebeple çalışma eyleminin ekonomik yönleri ile birlikte insani yönlere de değer verilmesi gerektiği önemle vurgulanmıştır.

• 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu tarihten bu yana iş sağlığı ve güvenliği detaylı şekilde gündeme getirilmiştir. Aynı zamanda bu konuda ayrıntılı yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.

• 8 Haziran 1936 tarihinde gerçekleştirilen 308 sayılı iş kanunu gereğince de temel iş güvenliği ve sağlığı hükümlerine yer verilmiştir. II. Dünya Savaşı’nın ardından sanayileşme döneminde daha yoğun bir çalışma süreci başladığı için iş güvenliğinin ve sağlığın ön planda yer aldığını söylemek pek mümkün sayılmaz.

• 1967 yılına gelindiğinde ise yürürlüğe giren 931 sayılı iş kanunu gereğince; ilk defa modern şekilde disiplin ve kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin ardından 1971 yılında çıkarılan 1475 sayılı iş kanunu aynı hükümlerle yürürlüğe girmiştir.

 

• Sanayileşmenin hızla devam ettiği 80 ve 90’lı yıllara gelindiğinde ise 1475 sayılı iş kanunu ve güvenliği gereksinimlere belirli ölçütlerde cevap verebilmiştir.

• 20. yüzyılın sonlarına gelindiğinde tüm Sanayi koşulları başta olmak üzere; endüstri ilişkileri, çalışma mevzuatının ileri bir boyuta erişmesi ve teknolojinin gelişimi ile 2003 yılında 4857 sayılı iş kanunu yürürlüğe girmiştir.

• 29 Haziran 2012 tarihine gelindiğinde ise 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarılarak 1 Ocak 2013 itibarıyla uygulamaya konması devamında yönetmeliklerin belirlenmiştir. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının güncelliğini koruması ve bir o kadar da modern hükümlerle donatılmış olması gerekirken, daha en başta uygulamada sürekli ortaya çıkan ertelemeler, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarının sadece gereksiz ve ek maliyetler getirdiğine işaret eden açıklamalar ve davranışlar kanunun amacına ulaşmasının önündeki en belirgin örneklerdir.

Kanunla birlikte iş sağlığı ve güvenliği konusunda altyapı oluşturma çalışmaları gerçekleştiren ve bunları başarılı şekilde yönetmesi gereken devletin genel denetim organlarını faaliyeti geçirerek pratikte yapılan çalışmaları olması gerektiği şekilde teşvik etme kuralı bulunmaktadır. Ne yazık ki halen, uygulama anlamında daha aktif ve daha fazla mesafenin kat edilmesi şarttır.

Değindiğimiz üzere İş Güvenliği ve Sağlığı; kronik hastalıklar, önemli vakalar, maddi sıkıntılar ve ölümle sonuçlanan çeşitli kazalar sonucu büyük önem arz etmiştir. Özetle belirtilmelidir ki; iş sağlığı ve güvenliği, tarihi farklılıklar sonucu iş güvenliği kültürü oluşmuş, bu gelişim çeşitli çalışmalar sonucu elde edilmiştir. Fakat günümüzde halen tehlike kaynakları çeşitli tecrübesizliklerden de kaynaklı oldukları için öncesinden tespit edilmeli ve iş esnasında güvenliğin ne şekilde alınması gerektiği detaylıca belirlenmelidir. Bu konuda çeşitli yaklaşımlar ve çözümler aranmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yaklaşık 2000 yıla yakın bir süredir gelen tecrübe ve kanunlarla gelişip değişmeye devam etmektedir.

 

 

 

 

İş Güvenliğinde Risk Analizi ve Risklerin Yönetimi Nelerdir?

 




İş Güvenliğinde Risk Analizi ve Risklerin Yönetimi

İş sağlığı ve güvenliğinde riskler hiçbir zaman yok edilemez, azaltılamaz. Alınan tüm önemlerle riski yok etmek, azaltmak için değil, tehlike veya tehlikeli durumu önlemen içindir. Aldığımız önlemlerden vereceğimiz her taviz ya iş kazası ya da meslek hastalığı olarak bize geri dönecektir.

Biz de bu yazımızda A’dan Z’ye tüm risk analizi süreçlerini tek bir yazıda topladık.

Neden Risk Analizi Yapmalıyız?

İnsani Nedenler ( İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları)

İnsani nedenlerden kaynaklanan riskleri ölçmek ve minimize etmek için İş – Risk Analizleri, Ortam Analizleri ve Ergonomik Risk Analizleri yapılmalıdır.

Yasal Nedenler ( Ürün Güvenliği, Donanım Güvenliği, Çevre Güvenliği, Acil Durumlar)

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı yönetmelikleri,

Yönetimsel Nedenler (Organizasyon, Dokümantasyon)

Yatay ve Dikey Organizasyon Yapıları, Prosedürler, Talimatlar, Formlar

Neleri Analiz Etmeliyiz?

Matris Gerektirmeyenler

İRA : İş Risk Analizleri

ORA : Ortam Risk Analizleri

ERA : Ergonomik Risk Analizleri




Matris Temelinde Yapılması Gerekenler

DRA : Donanım Risk Analizleri

ÜRA : Ürün Risk Analizleri

ÇRA : Çevre Risk Analizleri

YRA : Yönetimsel Risk Analizleri

Risk Analizi Metodları

Kinney & Risk – o graph (derived from prEN 1050)

FTA (IEC 61025) Hata Ağacı Analizi

ETA (IEC 62308) Olay Ağacı Analizi

HAZOP (IEC 618829) Tehlike ve Çalışabilirlik Analizi

IEC 60300 – 3- 9 Değişik Metotlar

PHA (IEC 61165) Başlangıç Tehlike Analizi

JSA (IEC/ISO standart 15504) İş Güvenlik Analizi




Risk Değerlendirme Süreçleri

  • Planlama
  • Üretim Süreçlerinin İncelenmesi
  • Tehlikelerin Tanımlanması
  • Risk Analizi
  • Risk Değerlendirmesi
  • Önlemlerin Belirlenmesi ve Risk Değerlendirme Raporunun Hazırlaması
  • Uygulama

Risk Nedir?

Tehlike durumunda içinde tehlikenin gerçeğe dönüşmesidir,

Yaşanması muhtemel bir sonuçtur,

Koşullar olgunlaşmadıkça açığa çıkmaz,

Gerçekleşirse zarar yaşanmış demektir,

Risk daime tehlikenin bir elemanıdır.

Uygulama

Risk Analizi Ekiplerinin Kurulması

İşyerinin her bölümü için ayrı bir ekip kurulmalıdır. Ekip yapısı aşağıdaki gibi olmalıdır.

Bir Yönetici (ekip lideri)

Yeterli sayıda işçi

İş Güvenliği Sorumlusu

İş Yeri Hekimi

Ekibin Bilgilendirilmesi

Bu çalışmanın sağlayacağı yararlar, çalışmanın nasıl yapılacağı vb konularda ekip üyeleri bilgilendirilmelidir. Not: Ekip lideri teknik destek üyeleri ile ekip üyeleri arasında iletişimi sağlayan köprü görevini görecektir.




Yapılan İşlerin Belirlenmesi

Bu adımda ekip üyeleri bir vardiya boyunca yaptıkları çalışmaların, başka bir deyişle işlerin listesini çıkartır. İş kazları mevzuatımıza göre bir iş yaparken olmaktadır. Bu bakımdan yapılan işleri listelemek önem taşımaktadır. Yapılan her iş bir tehlike veya tehlikeli durum anlamına gelmektedir.

İşlerin Risklerini Tespit Etmek

Bu aşamaya kadar yapılan bütün işleri yani tehlikeleri/tehlikeli durumları belirlemiş olduk. Artık bu tehlikeye içindeki riskleri belirlemek gerekiyor.  Son hali verilmiş yapılan işler listesine olası risk sütunu ekleyin. Yeniden bir çıktı alın ve ekip üyelerine dağıtın. Ekip üyeleri yaptıkları her işin karşısına “kendilerince” tahmin ettikleri riskleri yazmalıdırlar.

Bu aşamada İşyeri Hekimi, İş Güvenliği Uzmanı ve gerek görülmesi halinde yeteri kadar teknik personel çalışmaya müdahil olmak durumdadır. İşçilerin buldukları risklerin listeleri ile yetinmemek gerekir. Teknik destekle olası bütün riskleri belirlemek gerekir.

  • Risk Analizi Örneği
  • Yapılan İş: Kaynak Çalışması
  • Çalışanların Bulduğu Riskler
  • Elektrik çarpması
  • Gözlerin kaynağın alması
  • Dumanı solumak
  • Ellerin yanması

Çalışma bu durumda iken çözümlere geçildiğini varsayalım. Yalnızca aşağıdaki önlemlerle yetinmemek gerekecektir. Bu durumda aşağıdaki gibi bir sonuç elde edilir.

Kablolar ve fişler sağlam olacak

Topraklama sağlanacak

Kaynak gözlüğü – maskesi kullanılacak

Eldiven kullanılacak

Solunumu maskesi kullanılacak

Teknik destekle yeniden riskleri belirlemek gerekir.

İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve gerek görülmesi halinde yeteri kadar teknik personel ve ekip üyeleri ile bir araya gelerek beyin fırtınası ile riskleri belirlemek gerekir. Bu durumda aşağıdaki gibi bir sonuç elde ederiz.

Teknik Destek Katkısı Sonrası Risklerin Belirlenmesi

Elektrik çarpması

Gözleri kaynak alması

Dumanı solumak

Ellerin yanması

Çıkna gazları solumak

X ışınlarına maruz kalmak

UV ve IR ışınlarına maruz kalmak

Yangın riski

Patlama riski

Bel ve sırt ağrıları

Hava kirliliği

Diğer çalışanların etkilenmesi

Mekanik etkilerle yaralanmalar

Sıçraklarla yaralanmalar

Önlemleri Belirlemek

Bütün risklerin belirlendiğinde emin olduktan sonra her bir risk açığa çıkmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi gerekir. Excel tablomuzda bir sütun daha açalım ve çıktıları ekip üyelerine dağıtalım. Her bir risk karşısına hangi önlemleri almak gerekir sorusunun işçilerce yanıtlanmasını sağlayalım.


Önlemleri Sınıflandırmak

İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ve gerek görülmesi halinde yeteri kadar teknik personel desteği ile gerekli olan önemleri netleştirmek ve sonrasında da sınıflandırmak gerekir. Sınıflandırma sonucu şöyle olacaktır;

İşyerinin hazır olanakları ile hemen yapılabilecek düzletmeler,

Dışardan mal ve/veya hizmet alınarak/alındıktan sonra yapılacak düzeltmeler,

Yatırım projesi/planı v.b ile yapılabilecek düzeltmeler,

Kontrol Tabloları ve İstatistikleri Oluşturmak

Elde edilen verilerin istatistikler ile desteklenmesi ve “iş risk önlem ağacının” iş risk analiz formuna işlenmesi gerekir. Bu sayede işyerinin her bir bölümünde olabilecek iş kazaları ve meslek hastalıklarının tamına yakın bir kısmını belirlemiş oluruz.

 



Sismik İzolatör Nedir?

 Sismik İzolatör Nedir?

    Sismik İzolatörler, sismik izolasyonlu yapılarda yapının temeli ile üst yapı arasına yerleştirilen ve deprem anında zeminden gelen salınım (deprem) hareketlerinin üst yapıya iletilmesini önleyen elemanlardır. Sismik izolatörler, yapıları ve ekipmanları/mobilyaları deprem hasarından tam korumak, insanların hayatlarının ve iş faaliyetlerinin kesintisiz devam etmesini sağlamak amacıyla kullanılır.



   Normalde bir yapı kendi ağırlığın onda biri kadar yük taşırken, bu sisteme sahip yapılar bu değerlerin üzerine çıkabiliyor. Sarsıntı yoğunluğunu yüzde 80'e kadar azaltan sismik izolatörler; kimyasallar, pas, nem ya da güneş ışınları gibi yıpratıcı durumlara karşı korunaklı ve ortalama 60 yıl kullanılabiliyor

     Binayı zemine sabitlediğimiz zaman otomatikman bina ve zemin ortak hareket ediyor ve bina zeminden aldığı enerjiyi atıncaya kadar sallanmayı sürdürüyor. Bu sallanma sırasında bina esnekliğini kaybederse yıkılıyor. İzolatör dediğimiz sistem araba amortisörlerinde kullanılan bir sisteme benzer. 

     Yaylı bir sistemle bina zeminden ayrılıyor. Böylece bina, zemindeki davranışın tamamını içine almıyor. İzolatör, zemin hareketinin kontrollü olarak binaya aktarılmasını sağlıyor.

Örnek resimlerde gördüğümüz gibi buradan daha detaylı neden gereklilik duyulması gerektiğini gösteriyor



Sismik İzolatör Çeşitleri

Sismik İzolatörler, temelde Elastomer Mesnetler ve Sürtünmeli Sarkaç Tip İzolatörler olmak üzere iki tipten oluşurlar.

  • Elastomer mesnetler (Rubber Bearings), ince kauçuk tabakalar ile çelik plakaların sıra ile katmanlanmasından meydana gelir. Yüksekliğinin 4 katına kadar deformasyon yapabilen elastomer mesnetler, düşeyde yüksek rijitliğe sahipken, yatayda ise çok düşük rijitliğe sahiptir. Bu sayede,
Elastomer mesnetlerin kendi içerisinde “Doğal Kauçuk İzolatörler”, “Yüksek Sönümlü Kauçuk İzolatörler”, “Kurşun Çekirdekli Kauçuk izolatörler” gibi türleri vardır.

  • Sürtünmeli Sarkaç Tipi (Friction Pendulum) İzolatörler ise küresel form verilmiş çelik plakalar ile bu plakalar arasında kayabilen çelik disklerden meydana gelir. Çelik plakalar ile çelik disk arasındaki kayma yüzeyinin sürtünme katsayısı ne kadar düşük olursa, yapıya etkiyen deprem kuvvetleri de o kadar düşük olur.

Sürtünmeli Sarkaç Tipi (Friction Pendulum):



Elastomer mesnetler (Rubber Bearings):






Sismik İzolasyon Nedir? Simsik İzolasyonlu Binaların Davranışı Nelerdir?



Sismik İzolasyon, prensip olarak yapının zemin ile bağlantısının kesilmesidir. Bu sayede, deprem anında zemin salınırken, bu salınma hareketi izole edilmiş yapıya iletilmez.


Geleneksel yöntemlerle inşa edilmiş bir yapıda deprem enerjisi yapının taşıyıcı elemanlarının alacağı hasar ile sönümlenirken, deprem izolasyonlu yapıda enerji izolasyon sistemi tarafından sönümlenmekte ve üst yapıda hasarların oluşması bu sayede önlenmektedir.

 

 




Yukarıdaki videoda sol taraftaki maket deprem izolasyonlu bir yapının, sağ taraftaki maket ise deprem izolasyonsuz bir yapının deprem sırasındaki davranışını temsil etmektedir.
 


İş Güvenliğinin Tarihçesi Nedir? İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Dönemleri Nelerdir?

Bu kez Türkiye’miz de ve dünyada İş Güvenliği kavramının tarihçesi nden   bahsetmek istiyorum… İnsanoğlu, var olduğu günden beri yaşamını ...

En Yeniler

Powered By Blogger