Otomotiv Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği
Otomotiv sektörünün geçmişi çok eski değildir. İnsanoğlu’nun
teknoloji geliştirme konusunda attığı önemli adımlar sonucunda otomobil
üretilebilmiştir. Bunun için hem metale dayanıklılık ve şekil verebilmek hem de
hareket edebilmesini sağlamak gerekmiştir. Binek araçlarının hareket edebilmesi
için güç gerekmektedir. Bunun için daha önceleri buharlı ve gazlı motorlar
kullanılmıştır. Daha sonra bir devrim sayılan içten yanmalı ve benzinle çalışan
motoru Carl Benz icat etmiştir. Otomobil sektöründe bir başka devrimi
ise Henry Ford gerçekleştirmiştir. İlk kez seri olarak araba
üretmiştir. Üretim bandı fikrini hayata geçirmiştir. Böylece iş bölümü
gerçekleştirilmiş ve otomobiller seri olarak büyük miktarlarda üretilebilir
hale gelmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar otomotiv sektöründe
Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya başat olmuştur. Ancak daha sonra
Japonya, Kore gibi ülkeler de yavaş yavaş söz sahibi olmaya başlamışlardır.
Önce taklitle başlayan otomobil üretimi, yerini giderek yeni buluşlara
bırakmıştır. Japonlar, Fordist üretim biçimini değiştirmişler, daha esnek bir
çalışma yöntemi ile robotları devreye sokmuşlardır. Malzeme teknolojisindeki
ilerleme ile birlikte daha dayanıklı, daha hafif ve daha ucuz otomobil üretmeye
başlamışlardır. Parçaları ürettikten sonra ihraç edilen ülkeye giden dev
gemilerde montaj hattı kurmuşlar ve üretimi bu şekilde gerçekleştirmişlerdir.
Bugün hem batılı hem de Asyalı ülkeler, maliyetleri düşürmek
ve rekabet edebilmek için vergi avantajları olan, işçiliğin ucuz olduğu,
istihdam piyasalarının esnek olduğu, sendikalı olmanın önünün kapatıldığı 3
dünya ülklelerine üretimlerini kaydırmışlardır. Bazı fabrikalar hala bütün
üretimi kendileri yapmaktadırlar. Ancak bunların sayısı giderek azalmıştır.
Onun yerine bugün birçok farklı parça başka ülkelerde başka fabrikalarda
üretilmekte, daha sonra bu parçalar sadece montaj hattının bulunduğu
fabrikalarda birleştirilmekte ve daha sonra piyasaya sürülmektedir.
Otomobil sektörü giderek otomasyona gitmekte ve eskiden
insan eliyle yapılan işleri artık akıllı makinalar ve robotlar yapmaktadır. Bu
gelişmeler, sektörün niteliksiz işgücüne olan bağımlılığını azaltmıştır. Ancak
yine de otomobil fabrikaları önemli miktarda insanın istihdam edilidiği büyük
sektörlerden biri olmayı devam ettirmektedir. Sektörün doğası gereği
çalışanların %80’inden fazlası erkektir. Otomobil, üretim endüstrisinin ağır
kollarından biridir ve bunun için özellikle üretimin yapıldığı fabrikalarda
kadın işçi neredeyse hiç yoktur.
ÜRETİM SÜRECİ, TEHLİKELER ve HASTALIKLAR:
Otomobil üretimi metal sanayiine dayanmaktadır. Motor ve
motora ait parçalar, karoser, egzoz hattı, miller, akslar, ve diğer parçaların
çoğu metallerden imal edilmektedir. Bu nedenle ocaklarda ısıtılan metaller
dökümhanelerde kalıplara dökülür, birçok parçaya hidrolik baskı yoluyla ısı ve
basınç altında istenilen şekil verilir, metaller eğilir, bükülür,düzeltilir ve
yüzeyleri işleme tabi tutulur, parçalar biraraya getirilirken kaynak metodu
kullanılır. Arabaların gövdeleri bu şekilde imal edilir ve montaj hattında bir
araya getirilir.
Bunlarla birlikte arabalarda kullanılan elektronik aksamlar,
plastik gövde panelleri ve diğer parçalar da yine montaj hattında sırayla
yerleştirilir.
Hastalıklar
Kimyasal Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar:
Tozlardan kaynaklanan hastalıklara oldukça çok
rastlanır. Silika kumu ile sıkça çalışıldığından silikoz* hastalığına
yakalanma riski oldukça yüksektir. İyi bir havalandırma olsa dahi bazen çıplak
gözle farkedilmeyen silika tozları ortamda bulunmaktadır. Siliko-tüberküloz hastalığı
da yaygın olarak görülen hastalıklardan biridir.
Ayrıca pnömokonyoz* hastalığından yakınan pekçok
işçide kronik bronşit* de vardır. Akciğer kanseri*, lober
pnömoni*, bronkopnömoni* de pnömokonyoz* ile birlikte anılan
diğer hastalıklardır. Özellikle temizlik işçilerinde akciğer kanserinin görülme
sıklığının daha fazla olması ortamda bulunan silikadan kaynaklanmaktadır.
Polisiklik aromatik hidrokarbonların termal parçalanma
sırasında oluşmasının da önemli kansorejen etkileri olduğu
bilinmektedir. Krom, nikel gibi metallerin ve ayrıca asbest,
silika gibi tozların da ölüme yol açtığı düşünülmektedir.
Bunlarla birlikte dökümhanelerde bulunan bazı kimyasallar (formaldehit,
dimetiletialmin, trietilamin) ve tozlar çalışanlar da gözlerin sulanması,
kaşınması ve buğulu görme gibi rahatsızlıklara neden olur ki bu da mavi-gri
görüş olarak bilinmektedir.
Fiziksel Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar
Elle kullanılan ve sürekli sarsıntı yapan aletlerle yapılan
çalışmalarda Raynaud Sendromunun* görülmesine neden olur.
Ayrıca Karpal Tünel Sendromuna* ve eklemlerde bazı
fonksiyonel bozulmalara da sıkça rastlanır.
Kaynak işleri sırasında ortaya çıkan metal dumanlar da toksik olabilirler ve metal ateşine neden olabilirler. Demirdöküm materyallere kaynak yapılırken nikel çubuk kullanılır ve bu da nikel dumanlara neden olur. Plazma alev makinası da oldukça fazla miktarda metal duman, ozon, nitrojen oksit ve UV radyasyonu oluşturur ve çok ses çıkartır.
Kazalar:
Ocaklar, yapılan işin büyüklüğüne, eritilecek metalin
miktarına ve yapılan işin şekline göre değişiklik gösterir. En çok
kullanılan Kupola denen ocaklardır. Ocakların içinde metaller
erititilirken genellikle çok yüksek sıcaklıklar kullanılır. Eriyik haldeki
metalin kalıplara dökülmesi sırasında çok ciddi hayati riskler vardır.
Kazanlardan dökülen 100’lerce derece sıcaklıktaki eriyik yakınlarda bulunan
işçilerin üstüne dökülebilir ve bu yanarak ölümlere ya da çok ciddi bölgesel
yanıklara neden olabilir.
Kalıpların temizlenmesi ve kalıplardan çıkan dökümlerin
çapaklarının alınması sırasında kullanılan taşlama aletleri (zımpara
edici elektrikli diskler) de çok tehlikeli olabilmektedir. Bu
makinaların kullanımı sırasında hızla dönen diske el ve kolu kaptırmak kesilmelere ve kopmalara(amputasyon*) neden
olmaktadır.
ABD Çalışma Bakanlığının İstatistik Bürosu’nun kayıtlarına
göre kaza riskinin en yüksek olduğu sektörlerden biri otomobil üretim
sektörüdür. Her yıl otomobil sektöründe çalışan 3 kişiden biri iş kazası
geçirmektedir. Her 10 kişiden birinin geçirdiği iş kazası ise çalışanın geçici
olarak iş görmesini engelleyecek ağırlıkta gerçekleşmektedir. Geçirilen kaza
sonucu bir travma* nedeni ölme riski ise 1/2,000’dir.
Otomobilin gövdesi birleştirilirken montaj hattı üzerinde
bazı kesici, düzeltici makinalar kullanılmaktadır. Karöserin birleştirilmesi
sırasında yapılan kaynaklar sonrasında oluşan çapaklar ve diğer düzeltilmesi
gereken yerler için kesici diskler kullanılmaktadır. Bunlar ise kesilmelere,
derin yırtıklara hatta kopmalara neden olabilmektedir.
Otomobilin bütün metal aksamı yapılırken eritme, kalıplama,
baskılama ve aşındırma yöntemleri kullanılır. Bu sırada özellikle ocaklarda
erimiş olan ve ısısı 100’lerce derece olan metaller döküldüğünde ya da temas
ettiğinde ciddi yanıklara ve ölümlere neden olmaktadır.
OTOMOBİL ÜRETİM SEKTÖRÜ İŞÇİLERİ İÇİN SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
Tozlardan özellikle de silika ve asbestten kaynaklanan
hastalıklar araştırmalardan da görüldüğü gibi çok tehlikeli olmakta hatta kanser ve ölümle sonuçlanmaktadır.
Bunun için bu tozların bulunduğu ortamlarda çalışan işçi sayısı makinalaşmanın
artması yoluyla azaltılmalı, yerel cebri çekişli havalandırma sistemleri
yoluyla iyi bir ventilasyonm sistemi sağlanmalı ve bu alanlarda çalışan işçiler
ise solunum koruyucu donanımlar olan solunum cihazları ve maskeler kullanmak
yoluyla bu tehlikeli tozlarla olan temaslarını en aza indirmek zorundadırlar.
Tersi durumda çok ciddi hastalıklarla karşı karşıya kalma olasılığı oldukça
yüksektir. Kişisel Koruyucu Donanımların uygun kullanımı bu alanda
gerçekten çok önemlidir.
Üretim sırasında kesici ve aşındırıcı birçok makina kullanılmaktadır.
Kesilmelere karşı elleri ve vücudu korumak için koruyucu eldivenlerin ve koruyucu giysilerin içine
koruyucu tabanlar ve yastığa benzer pedler (ayakkabı tabanlığına
benzer) yerleştirilmektedir. Birkaç kat ‘dayanıklı liflerden’ oluşmuş bu
elyaf, giysilerin içine yerleştirildikten sonra, elektrikli diskler bu bölgeye
dokunduğunda, dayanıklı lifler dışarı çıkar ve gerilimden ötürü makine durur ve
böylecek kesilme riski azalmış olur. Ancak unutulmamalıdır ki, kesilmeye karşı
vücudu tamamen koruyabilecek materyal çok kalındır ve genellikle uzun
çalışmalar açısından kullanım rahatlığı hemen hiç yoktur. Onun için testereler
kullanılırken son derece dikkat edilmelidir
Kaynak işleri sırasında kıvılcımlar, çapaklar ve UV radyasyon gözler için son derece tehlikelidir. Bu nedenle kaynak işleri yapılırken göz koruyucu donanımlar olan gözlükler ve kalkanlar kullanılmalıdır.
Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan
olan hücrelerin gereksinim ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle
(tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür;
daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara
yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya
metastaz adı verilir.
Bir uzvun (kol veya bacağın) bir kısmını veya tamamını,
tıbbi nedenlerden dolayı kesilmesine veya kopmasına amputasyon denir.
Damar hastalıkları, trafik kazaları, iş kazaları, tümörler, mikrobik
hastalıklar, doğumsal anomaliler, yanıklar ve şeker hastalığına bağlı, daralmış
olan damarlarda kan dolaşımı azalır. Beslenemeyen, oksijenlenemeyen doku
giderek solar, soğur; şiddetli ağrılara neden olur. Deride ülserler denilen
yaralar çıkar ve bu durum giderek o dokuda daha da ilerler ve nekroz denilen
ölü dokuya veya gangrene çevrilir. Bu durumda, hastayı kurtarmak ve ölü dokunun
ilerlemesini önleme amacıyla, tutulan uzvun kesilmesine karar verilir.
Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır.
Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür.
Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur.
Karpal tünel sendromu, elin ve el bileğinin ağrılı bir
hastalığıdır. Karpal tünel, el bileğindeki kemik ve diğer dokuların oluşturduğu
dar bir kanaldır. Bu tünelin içinden median sinir geçer. Bu sinir başparmak,
işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağının duyusunu alır ve başparmaktaki
kaslara kumanda eder. Bu tünelin içerisindeki bağlar ve tendonlar şişip
gerildiği zaman, median sinire baskı yaparlar. Bu baskı giderek karpal tünel
sendromunu oluşturur.
Pnömokonyoz, genellikle bazı özel iş koşullarında çalışan
kişilerde inorganik toz yada zerrecikli maddenin akciğerlerde depolanması ve
buna bağlı olarak gelişen doku reaksiyonu ile ilgili durumdur. Asbestos ve silikoz bu
gruba giren hastalıklardandır.
Raynaud Sendromu, el ve ayak parmaklarının soğuğa sunuk
kalması nedeniyle ağrı ve uyuşuklukla birlikte soluklaşmasıdır. Dolaşım
bozukluğu nedeniyle hastalık görülür. Genellikle bu hastalığın altında başka
nedenler vardır. Bu nedenler bilinmiyorsa Raynaud’s sendromu adını alır.
Sürekli sarsıntı yapan makinalarla çalışan işçilerde görülür.
Silikoz, serbest silis taneciklerinin (Kristal kuvars)
solunum yoluyla alınması sonucu meydana çıkan, sanayi parçacıklarının yol
açtığı ağır bir hastalıktır. Madencilik, taş kesme, taşocağı çalışmaları
(özellikle granit), yol ve bina inşaatı, dinamitle kayaları patlatma ve
çiftçilik, serbest silise sunuk bırakan mesleklerdir. Belirtilerin meydana
gelmesi için genellikle 15-20 yıl bu parçacıklara sunuk kalmak gerekir. Fakat
silise yoğun şekilde sunuk kalınan kapalı alanlarda patlatma, yüksek kuvars
içeren kayaları delerek tünel açmak ve temizleme tozu imalatı gibi işlerde
çalışan korumasız işçiler bir yıldan kısa bir sürede silikoza tutulabilirler.
Türkçede travma yaralanma, incinme, anlamına
gelmektedir. Travma sonrası stres bozuklugu (TSSB), DSM-IV’te, gerçek bir ölüm
ya da ölüm tehdidi, ağır yaralanma, bireyin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden
bir durumla karsilasmasi, böyle bir duruma tanik olma gibi agir travmatik
olaylardan sonra ortaya çikabilen, özgül semptomlarla kendini gösteren bir
tablo olarak tanimlanmaktadır. Semptomlar üç aydan kısa sürdüğünde “akut”, daha
uzun sürerse “kronik” TSSB adı verilir. Klinik açidan önemli bir özellik de
travmatik yasantidan 6 aydan uzun bir süre sonra ortaya çikan tiplerdir.
Bunlara, gecikmeli baslangıçlı adi verilmektedir.
Zatürre olarak da bilinen pnömoni, akciğerlerin
iltihaplanmasıdır. Zatürrenin ilk sıradaki nedeni, pnömokok (Streptococcus
pneumoniae) adı verilen yuvarlak şekilli bakterilerdir. Virüslerin neden olduğu
zatürre ise genellikle daha hafiftir ve evde tedavi edilebilir. Bakteriyel
pnömoniler daha ağır seyirli olup genellikle soğukalgınlığı nedeniyle ortaya
çıkarlar. Pnömoni akciğerin tek bir lobu ile sınırlı ise lober pnömoni,
bronşlardan başlayarak akciğerin başka bölümlerine yayılmışsa bronkopnömoni olarak
adlandırılır.